Yazmak
bu güne kadar birçok kişi tarafından, birçok yerde, birçok farklı şekilde ifade
edilmiştir, tanımlanmıştır. İfade edilmeye ve tanımlanmaya da devam edecektir.
Hatta şuan, sadece şu iki cümle bile sizin kafanızda ‘yazmak’ kelimesine bir
tanım oluşturmanıza sebep olmuştur, muhtemelen.
Peki,
cidden nedir bu yazmak?
En
temelde, bir sözlükte bulabileceğiniz tanımla; söz ve düşünceyi özel işaret ve
harflerle anlatmaktır. Fakat var olduğu andan itibaren kesinlikle böylesine
basit bir şey olmamıştır. Size onlarca esir veren bir eser de olabilir, sizi
onlarca yıl esir edecek bir eser de. Asırlarca adınızdan kıvançla
bahsedebilirler ancak tiksintiyi de konuşmalarına dâhil edebilirler. Bunların
tamamı ve daha fazlası sadece parmaklarınızın ucundan dökülecek, aslında
asırlar önce sizin gibi insanların anlam yüklediği o özel işaret ce harflere
bağlıdır.
Kimler Yazar?
Kesin
bir ifade ile dile getirebilirim ki, herkes yazar. Kimisi roman yazar, kimisi hikâye…
Biri gider, görür, beğenir ve bir gezi yazısı yazar, öteki de bir kek yer,
aldığı lezzeti yazar. Büyük başın teki kalkar bir antlaşma yazar, küçükler
aralarında ticari sözleşmeler yazar. Ortancalar küçükleri kandıracağı,
büyüklere yaranacağı yazıları yazar… Ama herkes yazar. Yazmam ben diyen en kötü
alır ‘akıllı telefonunu’ eline mesaj yazar.
Dediğim
gibi; bizlerin icat ettiği özel işaretler ve harfler. İcat etmemizin de güzel
bir sebebi vardı. Çünkü biz insandık, geçmişimiz ve geleceğimiz vardı,
bugünümüz ve anılarımız vardı, gülmecelerimiz ve ağlamalarımız, mutluluklarımız
ve hüzünlerimiz vardı. Bunları ifade edebilmeliydik, bir şekilde konuşmaktan
ötesine geçebilmeliydik çünkü biz öldükten sonra da konuşmak isterdik. Ve yazdık.
Demem
o ki, herkes ‘bence’ yazar. Hem neden yazmasın ki, yazmak muhteşem bir şeydir;
bana göre.
Ne İçin Yazarız?
Herkesin
yazdığına karar verdiğimize göre –en kötü mesaj attılar- artık bu insanların ne
için yazdığına bakmalıyız bence.
Bunun
birçok sebebi olabilir, hatta sonsuz sebebi dahi olabilir. Çünkü her yazmak,
her insanda farklı duygular, farklı düşünceler uyandırır. İnsan gibi muhteşem
bir varlığın da duygularının ve düşüncelerinin sınırı olamayacağını kabul edersek,
bir noktada yazmanın sonsuz sebebinin olması doğaldır.
Mutlu olmak için, daha
iyi olmak için, ifade etmek için, anlaşılmak için, anlamak için, para kazanmak
için, yardım etmek için, sevmek için, sevilmek için, huzur bulmak için,
korkulardan uzaklaşmak için, yalnızlık için, sessizlik için, yalnızlıktan
uzaklaşmak için, topluma yaklaşmak için, haberdar etmek için, galeyana getirmek
için, sakinleştirmek için, anlatmak için…
İşte
size sadece birkaç tanesini ‘yazdım’ açıklayabilmek için. Ayrıca bu bloğu yazıyorum
‘paylaşmak’ ve ‘gelişmek’ için. Bloğumun yanında kurgu defterlerimden aklıma
geleni alıyorum ve oraya ‘hafiflemek’ için yazıyorum. Çünkü arkadaşlar, zamanın
öylesine sessizleştiği bir çağda nefes alıyoruz ki, kendimizi ifade etmemiz
için konuşmaya vaktimiz olmuyor; biz de yazıyoruz.
Rahatlamak İçin Yazmak & Yazmak İçin Rahatlamak
Türkçe
ne kadar da güzel ve karmaşık bir dil dimi? Yukarıdaki yan başlıkta ve yazının
başlığında sadece iki kelimenin yerini değiştirdim ve bütün anlamlar değişti,
bütün dengeler, bütün kişilikler, insanlıklar ve görüşler…
Çocukluğumdan
beridir kendime dair en net hatırladığım şey daima sormam oldu; neden? Ne kadar da güzel bir kelime
dimi? Neden? Bence öyle. En temel
soru olabilir; bir Doctor Who izleyici olarak alıntı yapmam gerekirse bence
evrenin en eski sorusu olmaya layık bir soru; neden?
Bu
soruyu her daim kendime –küçükken annem ve babama olurdu ve oldukça bıkarlardı
galiba- sorarım ve eylemlerimi buna göre gerçekleştiririm. Yazmak konusunda
belli bir noktaya geldiğimi fark ettikten sonra durdum ve kendime ‘neden’
yazdığımı sordum. Bu yukarıda ufak örneklemelerle ifade ettiğim gibi anlık
nedenler manasında değildi, en geniş manada ben ‘neden’ yazıyordum?
Düşünceler
ve satırlar sonunda en geniş olarak iki başlığa vardım; rahatlamak için yazmak
ve yazmak için rahatlamak.
Önce
ikincisini –yazmak için rahatlamak- ele almak istiyorum. Kelimede görünürde bir
yazma nedeni anlatılmamış açık açık. Ancak manası irdelendiğinde bana şunu
ifade ediyordu: mesleğim olduğu için yazmak. Yani illa ki yazabilmek için bir
rahatlama, başlangıç ortam gereksinimleri vs. olacak fakat bu kelimelerin
söylediği yazmak zorunda olduğum ve oturup sakinleşmem, ardından da işimin
başına dönmemdi. Bu ben olamazdım.
Birinci
ifadenin dediğine göre de ben sadece canım istediğinde, içimden başka hiçbir şey
yapmak gelmediğinde yazıyordum-ki öyle. Bunun için de işin içine para girmemesi
lazım, sizden bir beklentisi olan insanlar olmaması lazım.
Bunu
belirlemek önemliydi çünkü bir işi para için yapmak demek, meslek edinmek
demektir ve meslek seçimi zamanı geldiğinde yanlış seçim yapmak istemezdim,
istemezsiniz. Elbette her zaman geriye dönüp yeniden başlama imkânı vardır,
sonuçta bence ‘kötü tecrübe’ diye bir şey yoktur. Yine de insansınız ve
yazıyorsunuz, peki, bunu rahatlamak için mi yapıyorsunuz yoksa her akşam oturup
yazmak için mi rahatlıyorsunuz.
Yazmak
gibi insanın ruhunu güldüren, varoluş harikası gözlerimizle gördüklerimizi
resmedebileceğimiz bir hediyeyi kullanmak için kendinizi rahatlatmak zorunda
hissediyorsanız, kötü bir seçimle büyük bir tecrübeye sahipsiniz demektir;
bence.
Son
olarak, hani o küçüklükten beri kafanızda kurduğunuz ve bir gün birisine
anlatıp, yazıp ağızlarını açık bırakacağınız hikâyeleriniz var ya… Elbette
varlar, öyleyse yazın; rahatlamak için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder